Hepimiz Hâbil ile Kâbil kıssasınız biliriz. Kâbilin kurbanı kabul edilmemiş, Hâbilin kurbanı ise kabul edilmiştir. Kâbil kurbanı kabul edilmediği için Hâbil’e and olsun ki seni öldüreceğim der. Hâbil ise and olsun ki senin beni öldürmene karşılık ben sana el kaldıracak değilim der.
Maide suresi
27. Onlara, Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden), “Andolsun seni öldüreceğim” dedi. Diğeri de “Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder” dedi (ve ekledi:)
28. “Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan (bile) ben sana, öldürmek için el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”
Sen beni öldürmek için elkaldırsan da ben sana el kaldıracak değilim. Bu bize neyi ifade eder? Sen beni üzsende ben seni üzecek değilim, sen beni kırsanda ben seni kıracak değilim. Hâbilin bu cevabı, kardeşim olduğundan dolayı değil. Benim sana karşı duruşum; ben Alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım der.
Rabbimiz başka bir ayette Fussilet suresi 34: İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur. İyilikle kötülüğün bir olmadığını, sen bana kötülük etsende ben sana asla kötülük etmeyeceğim der.
İyilik ile kötülük asla bir olmaz. Mahiyetleri itibari ile farklıdır. Rabbimiz yeryüzünde iyiliğin hâkim olmasını, iyiliğin kullar arasında dolaşmasını arzu eder. Bunu da mü’minlerin eli ile olmasını murad etmiştir. Bu yüzden yapılan kötülüğe, kötülükle değil iyilikle hatta iyilikte yetmez iyiliklerin içinde en güzelini bulup onunla karşılık verilmesini ister.
İşte böyle bir duruşu, tavrı ortaya koyduğumuzda düşmanımız olan bir anda dostumuz oluvermiştir.
Bu davranışı, bu ahlakı, neden yaşayalım, yaşatalım? dediğimizde Rabbimiz Fussilet suresi 35. Buna (bu güzel davranışa) ancak sabredenler kavuşturulur; buna ancak (hayırdan) büyük nasibi olan kimse kavuşturulur.Hayırda büyük payı olanlar diyor. Hangi mü’min istemez ki hayırda büyük bir payı olsun. O halde ey mü’minler kötülüğün her zaman karşılığı kötülük değil iyilikle karşılık vermek gerekiyor.
Kur’an- Kerim’de kasas suresi 54. İşte onlara, sabretmelerinden ötürü, mükâfatları iki defa verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar. buyrulur. Rabbimiz kötülüğe iyilikle cevap vermenin aynı zamanda ahirette mükafatımızın iki kat olacağını vaad ediyor. Kim ahirette mükafatının iki kat olmasını istiyorsa karşılaştığı kötülüğe en güzel iyilikle cevap vermeli. Kur’an Muminun suresi 96. Sen, kötülüğü en güzel bir tutumla sav. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyi çok iyi bilmekteyiz buyurmaktadır. Rabbimiz ayetinde ey müminler siz kötülüğe iyilikle cevap verib. Sizin elinizden dilinizden yüreğinizden hep iyilik sâdır olsun. Sizler iyi kullar olunuz. Biz onların yapmış olduğu kötülüğü biliyoruz ve onların hesabını görücü olarak biz yeteriz.
İlginç tarafı bu ayetlerin hepsi Mekkîdir ve Mekke’de nazil olmuş. Mekkeli müşriklerle olan ilişkimizi belirlemektedir. Siz bir de karşımızdaki kişinin Mü’min olduğunu düşünerek nasıl bir tavır sergilenmes gerekliliğini kendi vicdanınızda ve ruhunuzda cevabını arayın.
Rıdvan kardeşimizin kaleminden…
İlk Yorumu Siz Yapın