Zikrin Çeşitleri

Hicret fm de biliyorsunuz her akşam bir ders bir konu işliyoruz. İslami radyo, dini radyo, ilahi radyo dinle konularında elimizden geleni yapıyoruz. Perşembe akşamları yaptığımız Tasavvuf dersimizde bu haftanın konusu zikir ve çeşitleri hakkında idi. Dersimizden kısa bir bölüm paylaşıyoruz. Ayrıca faydalandığımız kaynağı sitemizin en altında paylaştık ki; merak eden kardeşlerimiz daha geniş bilgi için bakabilirler.

Zikrin Çeşitleri
Zikir yapılış şekline ve derecesine göre birçok çeşide ayrılabilir
.
1: Dil zikri.

Bu zikirde zihinde nisyan/unutma giderilir. Bu zikirde amaç zihne dil ve duyma (semi/sem) yoluyla Hakk’ı sürekli hatırlatmaktır. Bu zikirde zihin Hakk’ı hem dinler hem de hatırlar. Bu zikirde temel amaç nisyan hastalığını iyileştirmek ve mezkuru/zikredileni kendi zihninde aralıksız olarak meşgul etmektir.

2: Zihnin zikri.

Harf ve sesle işitilmeyip tüm his, duygu, sezgi gibi bütün içsel/batın yeteneklerin hareketiyle ve hayal gücünün yardımıyla da hem zihinde hem de nefiste açık-seçik bilinen ve yapılan bir zikirdir.

3: Kalbin zikri.

Hakk’ın Celal ve Cemal isimlerini çok derin bir bilinçle (kâmil istiğrak/derin tefekkürle) yaşamak, zevk almak, sevmek, düşünmek, tecrübe etmek sonuçlarını meydana getiren bir zikirdir.


4: Ruhun zikri.

Hakk’ın sıfatlarına ait tecelli nurlarını müşahede etmek sonucunu salikte
meydana getiren ve onda en güzel halleri doğuran bir zikir çeşididir.16
Zikrin faydasının ortaya çıkması, zihnin zikredilen/mezkur tarafından ele geçirilmesi ile başlamaktadır. Kalp ne kadar çok zikrederse zikredilen/mezkur tarafından o kadar çabuk dolar. Kalp zikredilen/ mezkur tarafından doldukça zikrin kendisi bile araç konumuna düşer ve zikrin kendisi de unutulur. Bu zikri hafi/gizli zikir denilen bir zikirdir. Ne bilgi ne de şuhud/tanıklık yapmak makamı olmadan zihnin kendinde olmadan bilinçsiz yaptığı bir zikirdir. Zikredenin bu aşamada beden dili ve beden gözü devrede değildir. Bu zikir zihin dili ve zihin gözü ile zikredilir. Artık zihin, zikrin lezzetini tattıkça daha dingin, daha hareketsiz ve huzur ile dolu olmaktadır. Bu hal Hak’la dolmak, On’unla sarhoş olmak veya “ sekineyle ” birlikte olmak demektir. Bu huzurdan dolayıdır ki ne zihni ne de nefsi tahrik eden, ikisini de harekete geçiren hiçbir şey yoktur. Zihin suskun, huzurlu, dingin; nefis hareketsiz ve arzusudur.
Bu zihinsel durumun biraz uzun sürmesinden sonra zihin artık kendinden olmayarak zikrine hâl olarak devam eder. Bu zihinsel halden sonra, artık zikir sahibi Hakkı hiçbir an unutmadan, sadece şimdide kalarak, geçmiş ve geleceğe hiçbir şekilde dalmadan ve takılmadan sadece zikirle/mezkûrla meşgul ve onunla dolu bir gönül haline gelir. Söz konusu bu zikir zihin hali açısından hep şimdide kaldığı için, sadece şimdiki zamanda yağ gibi kesintisiz bir şekilde akar gider. Asla şimdinin içinde bilinç kesintiye uğramaz. Bu zihinsel halden dolayı zikir sahibi için mezkûru ayrıca hatırlama çabası da gerekmez. Çünkü zihin mezkûr/varlıkla ile dolmuş, nefis terbiyeden ilk nasibini almıştır. Artık zikir sahibi Hakk’ın isimlerinden birini kendi içsel dünyasında tecrübe edebilmektedir.
Bu nedenle zikir sadece dil ile yapılan bir uğraş değildir. Bu konuyla ilgili olarak, zikir aslında ortaya koyduğun iştir/eylemdir denilmiştir. Yine denilir ki Hakk kullarından birini kendine dost seçmek isterse ona öncelikle zikrin kapısını açar. Aşk ve içtenlikle yapılan çokça zikir, sahibine muhakkak lezzet verir. Zikirden alınan bu lezzet tecrübesinden dolayı Hak ona kurb/yakınlık kapısını açar. Şayet yine zikre devam ederse ‘üns meclisi’ne
yükseltir. Zikir bilinçle ve çokça yapıldıkça dil de artık susmayı öğrenir. Dil susarsa ancak o zaman zikir gönle düşer. Zihin ve nefis ikisi birden zayıflayınca kalbin ve ruhun gücü daha da artar. 17
Kalp “isim”leri zikretmeye başlayınca bu durumda “ism-mel yakin” zihinde meydana gelir. “İsim”lerin içtenlikle çokça tekrarı, onların zihinde bilişsel, duyuşsal ve içsel olarak zihinde yer etmesine ve içselleştirilmesine neden olmuştur. “İsm-mel/ismen yakin” sufiyi “Resm-mel / resmen/ hal yakine” yöneltir. Bu durumda manalar kalbe doğmaya başlar.
Kalp bu manaların güzelliğine hayran kalıp, susunca, zikir bu sefer ruha düşer. Resm-mel/resmen yakin, yani hal olma durumuna dönüşür. Ruh zikretmeye başlar ve bundan dolayı ruh sükûn bulur, ruha “sekinet” iner. Bu ruh halinde ruh artık sürekli zikir halindedir ki bu zikre “müşahede zikri” denir.18


14 El Herevi. (2008). Menazilü’s-sairin. Abdulrezzak T. (Çev), Emin Yayınları, Bursa, s. 110.
15 Seyit Burhanettin. (1980). Maarif. Abdulkadir G. Çev), İş Bankası Yayınları, Ankara, s. 65.
Özgen, M. K. Anemon MŞÜ Sosyal Bilimler Dergisi. 1(2) 2013.
Y
222
16 Mehmet Ali Ayni. (2000). Tasavvuf Tarihi. Hüseyin Rahmi Y. (Çev), Kitabevi Yayınları, İstanbul, s.244.
17 Seyit Yahya Şirvani. (2010). Şifa-ül Esrar. Mehmet R. (Çev), Sofi Yayınları, İstanbul, s.251
18 Seyit Yahya Şirvani. (2010). Şifa-ül Esrar. Mehmet R. (Çev), Sofi Yayınları, İstanbul, s.252 kaynak:https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/20428

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir