Umut Damlaları

Umut Damlaları

Bir büyüğümle yaptığımız sohbet esnasında şöyle ilginç bir bilgi paylaşmıştı benimle. Kadim eserlerde geçen basit gibi görünen ama çok işe yarayabilecek bir bilgi.

-Kadıya getirilen bir suçlu kendisinin suçsuz olduğunu iddia etmiş, fakat bununla alakalı herhangi bir delil ya da şahidi yokmuş. O kadar can hırac bir şekilde kendini savunmuş ki en sonunda gözlerinden yaşlar süzülmüş. Kadı; gözlerden süzülen yaşlara dokunmuş ve ıslak parmaklarını ağzına götürmüş. Etrafta durumu hayretle seyredenlere şöyle seslenmiş; bu kişi iddia ettiği gibi suçsuz değildir. Cezayı hak etmiş bu kişiye cezasını vermiş. Sormuşlar nasıl anladınız suçlu olduğunu? Kadı cevap vermiş; gözlerden süzülen yaşlar sahte ise tuzsuz olur, gerçek ise tuzlu olur (bu bilgi doğru olmayabilir). Suçlunun bu ağlaması sahte bir ağlamadır demiş. Cezadan kurtulmak için gözyaşı döken suçlunun bu durumu O’na umut olmamış.

Anadolu’nun hayat mücadelesinde yorulmuş küçük bir köyde doğmuş ve çocukluğunu orada yaşamış olan bir kardeşiniz olarak, belki de hepimizin başına gelmiş çocukluk hallerinden bir örnek vermek isterim. Köyde bulunan ve rafları çokta zengin olmayan, basit, küçük bir bakkalımız vardı. Raflara yeni döşenmiş janjanlı etiketlerle çikolata, eti puf gibi tadı çok hoş gelen yiyeceklerden almak isterdik. Belki de maddi olarak babalarımıza ağır gelmese de o yiyeceklere ulaşmak çok zordu. Bazen hasta numarası yaparak, biraz nazlanarak o yiyeceklerden aldırmak isterdik. Hasta değilsek o naz makamına ulaşmak zordu. Bu amacımıza ulaşmak için (yalancı) ağlamalarla anne-babamızı ikna etmeye çalışırdık. Ne kadar uzun ağlasak ta bir türlü inanmazlardı. Ağlamanın dozunu öyle yükseltirdik ki bir şekilde gözlerden az da olsa birkaç damla dökülürdü. Bizler o yiyeceklere ulaşmak için umut damlalarını zorlarken yine de ebeveynlerimizi ikna edemezdik.

Öz Ağlamadan Göz Ağlamaz!

Kürsüden hoca efendinin birisi Allah’ın bağışlamasının ne kadar engin olduğunu, cennet cehennem manzaralarını, hesabın ne kadar dehşetli olduğunu öyle etkili anlatıyordu ki; cemaatten birisi sesli sesli ağlamaya başladı. Hoca kürsüden onu fark etti ve dedi ki; ağla, ağla, öz ağlamadan göz ağlamaz. Ağlamayan çocuğa meme verilmez..
Aklıma Allah Rasülü’nün ‘’iki idamla vardır ki sahibine cehennemi haram kılar. Birisi cihat esnasında Allah rızası için açılmış yaradan dökülen kan. Bir diğeri de Allah korkusuyla gözden süzülen damla’’

Son zamanlarda Ukrayna- Rusya arasındaki savaş manzaralarını seyrederken önümüze konulan o meşhur fotoğraf. Mavi gözlü sarı saçlı bir çocuğun gözlerinden süzülen gözyaşları. Avrupa ve dünya medyası o çocuğun gözyaşlarıyla umut arıyorlar.

Kendisini affettirmek için gözyaşı döken kişi elbette af kapısını aralayacaktır. Gerek dünya gerek ahiret kaygılarımızın merkezinde hepimiz için bir umut damlası vardır diye düşünüyorum.
Araf suresi 205.ayette ‘’Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, alçak sesle sabah akşam rabbini zikret, gafillerden olma!’’ emriyle boyun büküp iç sızıntısıyla Allah’ın (c.c) rahmet kapısında beklemek lazım. Affedilmek, bağışlanmışlardan olmak bir umut damlasına bağlıdır.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir