Allah’ın Kulunu Sevmesi

Yüce Allah biliyorsunuz yaratmış olduğu bütün kulları üzerinde mutlaka bir tasarrufu vardır. İnsanoğluna olan tasarrufu da sevgidir. Sevgi var olmuşuz, o Sevgiden dolayı varolan varlıklarız. Kardeşlerim Abdulkadir’i Geylani hazretlerinin medresede yapmış olduğu bir sohbet başlayalım. Ara ara konu ile alakalı İnşallah hasbihal etmeye gayret edelim.

Buyurdu ki Hazret; Ey Oğul hani nerede İzzet ve Celal sahibi Hakka kulluk? Allah’a tam ve hakiki kulluk et. Bütün işlerini eksiksiz kusursuz ve kifayet miktarı yap. Sen sahibinden kaçmış bir kölesin, derhal sahibine dön ve emrettiğini yerine getirerek men ettiğinden kaçınarak hakkındaki hükmüne sabır ve muvafakat göstererek ona boyun ey. İtaat et tevazu göster. Senin için bu durum tahakkuk ettiği an efendine kulluğun tamam olur. Ve ondan sana kifayet ve kafilik gelir. İzzet ve Celal sahibi Yüce Rabbimiz buyurdu ki;

Allah kuluna kâfi değil mi? Öyleyken onlar kalkmış seni O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi şaşırtırsa artık ona doğru yolu gösterecek yoktur..Zümer Suresi 36

 Allah’a kulluğun tam ve sahih olunca yani samimi olunca, geçerli olunca o seni sever kalbindeki Allah sevgisi kuvvetlenir kendisine karşı senden Ülfet ünsiyet ortaya çıkar. Hiçbir güçlük olmadan ve başkasının sohbetini aramana lüzum kalmadan seni kendisine yaklaştırır. Böylece her halükarda ondan razı olursun. Öyle ki eğer bunca genişliğine rağmen yeryüzü sana dar gelse, yine bunca genişliğe rağmen bütün kapılar yüzüne kapanırsa Allah’a asla gücenmez ondan başkasının kapısına asla yaklaşmaz ondan başkasının taamını yani yemeğini verdiği rızkı asla yemezsin. Böylece Musa Aleyhisselam’a iltihak edersin. Yüce Rabbimiz çocuk olmasına ve açlıktan ağlamasına rağmen bütün annelerin sütünü ona haram etmişti. 

Pir Hazretleri burada şöyle bir ikaz da bulunuyor.  Allah’tan başka hiçbir yere yönünüzü başınıza çevirmeyin.  Duanız, isteğiniz ,secdeniz, ibadetiniz, kulluğunuz başka yere olmamalı. Zira Allah azze ve celle hayat boyunca Bizim her şeyimizi kaplamıştır. O bize rızık vermezse ondan başka rızık verecek yoktur. O bize sıhhat vermezse O’ndan başka bunu verecek de yoktur, Yine aynı şekilde Allah azze ve celle bizim hakkımızda ne murat etmiş ise başımıza gelecek odur. Bunu engelleyecek hiçbir güç hiçbir kuvvet yoktur. Buradan Musa Aleyhisselam’ın örneğini veriyor değerli kardeşlerim. Hani Musa aleyhisselam küçüktü süt ihtiyacı vardı, Mısır’ın bütün kadınları emzirme çağındaki bütün kadınları geldi ona süt vermek istedi ama o aç olmasına rağmen, hiçbirini emmedi. Çünkü Allah azze ve celle bunu engelledi.

 İzzet ve Celal sahibi Rabbimiz her şeye şahittir, her şeyde hazır ve nazır, sizin için O’ndan müstağni olmak mümkün değildir. Allah’ı tanıdıktan sonra inkar yoluna sapmak ne kadar acı şeydir. Yazıklar olsun sana ki İzzet ve CelaL sahibi Allah’ı önceleri tanıdığın halde sonra da ona inkâra sapıyorsun.  Allah’tan asla yüz çevirme. Zira hiç şüphe yok ki bu takdirde sen bütün mü hayırlardan mahrum kalırsın. Onunla beraber olmaya O’nun emirleri istikametine gitmeye sabret. O’nun yolundan çıkmış olmaya ise asla tahammül gösterme. Bilmiyor musun ki sabreden kaadir olur. Bu kendi aklını beğenmişlik, kendi aklına güvenmek ve onunla yola çıkmak niye? Bu acele niye?

Bakınız Allah azze ve celle A’li İmran suresi 200. ayette ne dedi

Ey iman edenler sabır ve Sebat gösterin düşmanlarınıza kalebe çalabilmek için onlarla sabır Metanet yarışına girin. Sınırlarda nöbet bekleyin. Allah’tan hakkıyla korkun ta ki kurtuluşa eresiniz.

Kur’an-ı Kerim’de sabra temas eden bir çok ayet vardır. Bunlar sabır-sebattan ne gibi hayırlar, ne gibi nimetler güzel mükafatlar, ilahi lütuflar ve hem dünyevi hem uhrevi nice rahatlar bulunduğuna delalet eder.Size sabır gerek, eğer zorluklar karşısında sabreder ve sebat gösterirseniz hiç şüphe yok ki hem hemen şimdi hem de İleride bunun faydasını ve size hayırlar getirdiğini mutlaka göreceksiniz.

Sizin dininizin ortadan kalkmasının 4 sebebi vardır.

1. bildiklerinizle amel etmemeniz bildiklerinizi yaşamamanızdır.

2. bilmediklerinizle amel etmenizdir

3. bilmediklerinizi öğrenmemeniz, cahil kalmanız.

4. diğer insanların bilmedikleri şeyleri öğrenmelerine engel olmanızdır.

Bu 4 sebep değerli kardeşlerim insanın dini hayatını bitiren sebeplerdir. Aslında Allah’a kullukta gevşeklik gösteren ya da Allah’a kulluk yapmama konusunda ısrar edenlerin genel özelliklerine baktığımızda hakikaten bu şeyleri görebiliyoruz. Hani ayet-i kerimede Yüce Rabbim diyor ya; Allah’tan ancak hakkıyla alimler korkar. Kişi Allah’ı bilmediğinden Allah azze ve cellenin bizim için hem dünyada hem de ahirette neler hazırladığını bilmeden yaşayan insan, elbette ki kulluk eğilimi göstermez. Aynı şekilde hatta daha kötü bir şekilde düşünecek olursak nice insanlar vardır Allah ile alakalı din ile alakalı birçok şeyler bilirler ama bilmelerine rağmen bu bildikleri bilgi bu bildikleri bilgi onları Allah’a kulluğa sevk etmez. Bununla da alakalı biliyorsunuz rivayette öğleleri için diyor kitap yüklü merkepler. Okumuş her türlü ilmi almış, Allah’ı kainatı birçok şeyi biliyor. Etrafımızda o kadar öyleleri var ki hatta İşin garip tarafı isminin ön tarafında profesör doktor doçent gibi birtakım ünvanlar olan kişilerin bile Allah’tan ne kadar uzak hayat yaşadığını görüyoruz. Bunun sebebi kişinin gerçeği bilmesine rağmen Allah’ı bilmesine rağmen geri durması, gafil durması, tembel durması, insanı dini hayatında sapıklığa götürecek, yanlışa götürecek en büyük sebeplerden birisi de bilmediği halde bildiğini zannettiği şeylerin peşine düşmek ki buna genel olarak İslam dininde biliyorsunuz bidat deniliyor.

İnsan kendisine lazım olan şeyleri öğrenmeli. Hep diyoruz ya insan kendisine farz olan ilimlerle meşgul olmalı. İnsan kendisine hem dünyada hem de ahirette fayda verecek ilimlerle uğraşmalı bu ilimleri öğrenip hayatında tatbik etmeyince bu sefer şöyle bir şey ortaya çıkıyor. Kendini çok bilenlerden zannetmeye başlıyor. Sonra onun ağzından zihninden birtakım batıl şeyleri yanlış şeyler bidat, yalan şeylerin ortaya çıktığını görüyoruz. Dolayısıyla Allah azze ve cellenin bizden istediği doğru ve düzgün dini bir hayat ortaya çıkmıyor. Pir Hazretleri’nin dediği gibi insan birçok şey bilmediğini bilmesine rağmen, Kur’an-ı Kerim’i ve Peygamberimizin sünnetini bilmediği halde bunu kendisinde bir eksiklik olarak da görmeyebiliyor.

Aslında bu vücudun en değerli uzvunun, yani göz gibi kol gibi ayak gibi baş gibi. Bu değerli uzvun olmaması gibi, yani Kur’an-ı Kerim’in ve Peygamberimizin sünnetini hayatımızda olmaması vücudun da  eksik uzvu olan kişi gibidir. Dolayısıyla Bu konuda da etrafımıza bakalım hemen çevremize bakalım bir takım şeyleri bahane ederek insanlar dini öğrenme konusunda maalesef zayıf duruyorlar. Koskoca Ömür geçiyor 80 sene 90 sene ama Kur’an-ı Kerim’den hiçbir şey yok. Peygamberimiz ne diyor biliyor musunuz bu konuda zihninde aklında ya da Kalbinde Kur’an’dan bir parça olmayan insan harabe ev gibidir metruk bırakılmış bir ev gibi. Malesef çoğumuz böyle yaşıyor bundan haberi yok işin garip tarafı da bununla ilgili tavsiyelerde bulunulduğu zaman büyük tepkiler verebiliyor.

Yazımızın Devamı için Buraya Tıklayınız.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir