Daha önce sizlerle paylaştığımız Allahın kulunu sevmesiyle alakalı yazı dizisinin devamı olarak bu sohbeti kaleme aldım. Yayında yapmış olduğumuz ve Abdulkadir geylani Hazretlerine ait bir sohbetin özetidir.
Şanı yüce olan Allah azze ve celle bu dereceye erişmiş olan kişilerin kimisini külli bir muhafaza ve külli bir selametle halk arasına gönderir. Allah’ın kulunu sevmesinin alametlerinden birisi de budur. Allah azze ve celle o kişiyi tamamen bir muhafaza altına alır. Sadece dünyada başına gelebilecek herhangi bir bela musibet veya zararlarla alakalı değil Allah azze ve cellenin muhafaza altına aldığı kişi hem dünyada başına gelecek bu belalardan uzak tutulmuş olur hem de ahirette kendisine gelmesi muhtemel olan azaptan azad edilmiş olur. Bunun en büyük delillerinden birisi yine Peygamberi Zişan efendimiz aleyhis selatu vesselam dır. Biliyorsunuz Hicret esnasında kendisine tuzak kurulmuş , bir suikast düzenlenmişti. Allah azze ve celle bu suikastı ona haber verdi. O da Hz Ali’yi yerine bırakarak evinin etrafını kuşatmış olan Mekke’nin bütün kabilelerinin gençlerinin ellerinde silahlarla beklediği bir anda aralarından, önlerinden geçip gitmişti. Allah azze ve celle onu muhafaza etmiş onu bekleyen gözleri kör etmiş, O’na kurulan tuzağı boşa çıkarmıştır. Önlerinden Peygamberimiz çekip giderken hiç birisi onları görememişti.
Aynı şekilde Sevr Mağarası’na saklandıklarında Müşrikler mağaranın önüne kadar gelmiş, Hz Ebubekir öyle anlatıyor ya bi adım atsalar bizi görecekler, kafalarını uzatsalar ya da bir adım daha hastalar bizi göreceklerdi. Telaşlandı titremeye başladı, Hz Peygamber aleyhisselatu vesselam Efendimiz ona dedi ki; Korkma dedi (la tahzen innallahe meana) Allah bizimledir.
Bu ne demektir yani Allah bize bir zarar verecekse ya da verilmesini Murat etmişse Biz istediğimiz kadar saklanalım hatta mağaralara değil yedi kat yerin altına bile saklamış olsak Allah azze ve cellenin bizim için yazmış olduğu Bela ve musibet bizi bulacak. Ama Allah azze ve celle bizi koruyacaksa onlar dibimize kadar gelseler bizi görmeyecekler. Çünkü Allah azze ve celle bizi muhafaza altına almıştır. İşte Allah’ın kulunu sevmesinin delillerinden birisi de budur değerli kardeşlerim onu muhafaza altına alması hem dünyada hem de ahirette.
Tabii şu hususu unutmamak lazım Allah sevgisine ulaşmış, ibadet ve kulluk konusunda Zahid olmuş kişiler dünyada Zahid olanlar ahirete dair hususlarda elbette imtihana tabi tutulurlar. Dünya hayatını züht ve Takva sahibi olarak geçirenler ahireti tanırlar hem dünya hayatında hem de ahiret hususlarında Zahit olanlar dünyanın da ahiretin de Rabbi olan Allah’’ı tanırlar. Yani insan bu dereceye vardığında iyi bilir ki Allah azze ve celle elbetteki onu muhafaza altına alır. Ama bu muhafaza altına alınmış olmak Onun bir takım şeylerle denenmeyeceği anlamına gelmez. Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam Efendimiz de biliyorsunuz hem Peygamberimiz hem sahabe efendilerimiz birçok dünyevi şeylerle denenmişler imtihan edilmişler.
Pir Hazretleri Şöyle Devam ediyor;
Öyle bir gaflete düştünüz ki sanki hiç ölmeyeceksiniz sanki kıyamet günü Haşr olmayacak Allah’ın huzurunda hesaba çekilmeyecek ve sırat köprüsünden geçmeyeceksiniz. Sizin hal ve tavrınız gerçekten bundan ibaret. Fakat böyle olduğu halde yine de Müslümanlık ve dindarlık iddiasında bulunabiliyorsunuz. Gaflet içinde bir hayat tarzı yaşayan haramlara helale dikkat etmeyen Allah’a hakkıyla kulluk etmeyen, Allah’ı hakkıyla tanımayan bu yolda hem samimi hem de gayretli olmayan insanlar maalesef bu kadar bilinçsiz hayatlarına rağmen yine de Müslümanlıklarından, müminliklerinden ve bu iddiadan geri durmazmış. Çok görürsünüz böylelerini. Namaz yok ibadet yok, kulluk yok, secde yok ama söze geldi mi ondan daha müslümanı yok. Diğer kulluk edenleri beğenmezler maalesef. Böyleleri de çok.
Allah’ın kulunu sevmesinin delili olarak ya da Allah azze ve celle kulunu severse ona nasıl ikramda bulunur buradan bir şey öğretiyor. Eğer Allah azze ve celle bir kulunu çok severse kıyamet günü o kulunu muhafaza eder korur. Hatta korumakla kalmaz O gün bütün sıfatların bütün makam ve mevkilerin her şeyin ortadan kalktığı, hiçbir yardımcı, hiçbir şefaatcinin olmadığı bir anda Allah azze ve celle böyle âlim ve değerli ve sevdiği kulları ön plana çıkarır. Yani kardeşlerim onları dünya hayatında Allah azze ve cellenin sevmesinin delili daha net bir şekilde ortaya çıkmış olur. Şöyle bir örnek veriyor; muhariblerin (savaşçıların) şecaat ve kahramanlığı üstünlükleri harp meydanlarındadır. Onlar cesaret ve kahramanlıklarını kâfirlere ve düşman ordusuyla savaşırken gösterirler. Ama Salihlerin, amillerin, muttakilerin, değerli insanların, Allah’ın sevdiği kulların, şecaat ve kahramanlığı nefislerine hevâ ve arzularına, şeytana ve insan şeytanları kötü arkadaşlara karşıdır. Allah’ın seçkin kullarının şecaat ve kahramanlığı da gerek dünyevi hususlarda, gerekse uhrevi konularda, Allah’tan başka her şeyden zühd ve takva sahibi olmaktır
.
Bahsi geçen bu meselenin hakikaten ne kadar değerli olduğunu, aslında bizim dünya hayatında Allah azze ve cellenin sevgisine ne kadar muhtaç olduğumuzu ortaya koyuyor. Fakat insanların çoğu bu muhtaçlıklarını bilmelerine rağmen değerli kardeşlerim yine de buna rağmen yine de insan gaflet içinde olmaktan geri durmaz. Allah’a kulluk konusunda gevşeklik göstermeden maalesef geride durmuyoruz. Halbuki hem dünyada hem ahirette kurtuluş bundadır. Dünyadaki bütün sıkıntılardan kurtuluş yine bundadır. Bütün manevi hastalıklardan kurtuluş yine bu yoldadır.
Sadece dünyaya ait meseleler de değil ahirette başımıza gelecek bizim korktuğumuz çekindiğimiz endişe duyduğumuz Allah azze ve cellenin gerek azabı gerek cehennem olsun bu konuda da Allah’ın c.c bize yardım edeceğini, koruyacağını bildiğimiz halde yine biz bundan uzak dururuz Tabii sebepleri var insanın bu doğru yolda gidişini engelleyen. Sırat-ı müstakim üzerek mücadelesine engel olacak nefis, şeytan, kötü arkadaş, heva ve hevesler büyüklerimizin hub’bud-dünya dediği dünya sevgisi dünya hırsı vesaire şeyler insanı bu yoldan geride tutuyor, insanı uzak tutuyor. Ama bizler biraz daha gayretli olsak, biraz daha bu konuda samimi olsak, göreceğiz ki Allah azze ve celle bu konuda yolumuzu açacak bize yardım edecektir. Biz ona bir adım atsak tabiri caiz ise o bize 1000 Adım atacak, ayeti kelimesinde söylediği gibi siz Allah’ı zikredin hatırlayın O da sizi ansın, sizi hatırlasın.
Şüphesiz ki Allah unutan değildir ki hatırlasın. Allah’ın hatırlaması nasıldır? Bizim ona atacağımız her bir adıma fazlasıyla karşılık vermesidir.
Rabbim inşallah kendisine iyi bir kul olanlardan eylesin, kulluk mücadelesinde şeytandan ve nefisten gelecek olası dürtülerden, vesveseden, kötülüklerden bizi muhafaza eylesin. Gereksiz boş ve bizi cehenneme götürecek arkadaşlardan ve onlardan gelecek şerlerden muhafaza eylesin. Kulluğumuzu daim eylesin. Murad ettiği gibi kulluk yapanlardan eylesin. Sevsin bizi sevdesin aleme. Hem alemdekilere hem yerdekilere hem göktekilerede sevdirsin. Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam a sahabesinin sarıldığı gibi Peygamberi sevenlerden etsin bizi. Dinini ve ibadetleri hayat düsturu olarak hayatımızın Tam da merkezine yerleştiren kullarından eylesin. Biz iyi bilmemiz lazım ki bir bitkinin nasıl suya bakıma ihtiyacı var. Biz iyi bilmeliyiz ki bizim gıdamız ayakta duruşumuz sağlam bir şekilde yere basışımızın ana sebebi Allah’a kulluktan geçer. Biz kullukla beslenmeliyiz. Allah’ı zikretmekle beslenmeliyiz. Allah’ı unutan gafillerden olmamalıyız. Zira Biz Allah’ı bu dünyada iken unutursak Allah azze ve celle bizim ahirette yüzümüze bakmayacaktır.
Allah bizi seviyor… Elhamdülillah..